Marka olmak başlı başına bir süreçtir, renkler,
şekiller, marka yapısı bir bütünün ayrı ayrı değerlendirilmesi gereken
parçalarıdır.
1) İsim ve Logo seçimi :
Marka algısında en önemli unsur ad seçimidir. Bu nedenle seçilen ad,
markanın ürün özellikleriyle uyuşmalı, akılda kalıcı olmalı ve girdiği
pazara uygun olmalıdır.
Eşsiz bir marka yaratabilmek için seçilen ad, alan adı almaya müsait,
kolay yazılabilen ve logo ile uyumlu uzunlukta belirlenmelidir.
2) Renk seçimi :
Etkileyici bir marka kendine ait renk sahibi olmalıdır. Bu renk ile
misyonunu tamamlamalı ve mesajını vermelidir.
Sektörü doğal ürünler olan
markalar genellikle yeşili, kaliteyi ön plana çıkarmak isteyenler
siyahı kullanırken, gıda sektöründe özellikle uyarıcı etki yaratan
kırmızının kullanıldığını görürüz.
Sarı ve turuncu, dikkat çekici ve enerjiktir. Aynı zamanda sağlığı ve gençliği temsil eder.
Kırmızı coşkunun rengidir. Uyarıcıdır ve çok enerjiktir. İştah açıcı etkisinden dolayı gıda sektöründe sıkça kullanılır.
Mavi güveni temsil eder, bu nedenle banka ve finans sektörlerinde
oldukça popülerdir. Aynı zamanda teknoloji, sağlık gibi “sağlamlık”
olgusuna önem veren piyasalarda sıklıkla tercih edilir.
Beyaz sadeliği siyah ise gücü simgeler. Birlikte kullanıldığı zaman
bir klasik oluştururlar ve bu nedenle özellikle giyim markaları bu
ikiliyi kullanır.
3) Tüm duyulara hitap :
Marka, piyasaya çıktığı anda bir vücut sahibi olur. Bu nedenle tüm
duyulara hitap etmeli ve bulduğu vücutta yaşayabilmelidir. Kullanıcı
algısında yer edebilmek için bütün uyaranları kullanabilmelidir.
4) Güçlü, etkili ve tutarlı :
Bilinirliğin ötesine geçip piyasada adından söz ettirmek isteyen
marka, gerekli alt yapı çalışmaları ile gücünü ortaya koymalıdır.
Markanın geleceğe dair yaklaşık tahminlerini ve geçmiş yıllık büyüme
oranlarını iyi sentezlemeli, planlarını bu doğrultuda
gerçekleştirmelidir.
5) Tarzı olmalı :
Markaların tutarlı olabilmeleri için, belli bir tarzı benimsemeleri
gerekir. Bu şekilde ulaştığı kitlenin aklında yer ederek kalıcı bir etki
bırakır.
6) Sosyal olmalı :
Her marka kendi değerini yaratır. Misyonuna uygun dostluklar kurması
ve etkinliklere katılması, markayı sosyalleştirir ve kitlesini
çeşitlendirir. Bir takım sosyal aktivite veya sosyal sorumluluk
projeleri ile yapılacak ortaklıklar, markanın sempati kazanmasına sebep
olabilmektedir.
7) Duyguları harekete geçirmeli :
Marka algısını yaratırken yardımcı olabilecek en önemli şey kendini
kullanıcı yerine koyabilmektir. Ona dokunabilecek, hislerini harekete
geçiren bir tutum sergileyebilmek esas olmalıdır.
Bir markanın vurucu
olabilmesi için, etki alanına giren kişilerin duygularını harekete
geçirmesi gereklidir ve bunu reklamlarla ve projelerle desteklemelidir.
8) Etkileyici hikayesi olmalı :
Geçmişi, hikayesi olan markalar, kullanıcılar üzerinde bir bağ
kurarlar. Kendinden sıklıkla bahsettirmek isteyen markaların bir hikaye
temeline dayanması, daha önceki maddelerde bahsettiğimiz gibi duyguları
uyandıracak ve kişilerin hayatlarından bölümler bulmalarını
sağlayacaktır.
9) İnovatif olmalı :
Genişleyen piyasada yer bulabilmek ve mevcut yerini kaybetmemek
isteyen markalar, yeniliklere her daim açık ve girişken olmalıdır. Kendi
çizgisini bozmadan, gelişen ve yenilenen teknolojiye ayak uydurmalı bu
gelişmeleri kendi lehinde kullanmalıdır. Yakın geçmişte çöküşünü
izlediğimiz piyasa devlerinin hatalarından dersler almak gerekir.
10) Fan kazanmalı :
Sosyal medya üzerine artan takipçi sayısından ziyade reelde hayran
sahibi olabilen markalar, ayakta durur ve her koşulda tutunmayı
başarırlar.
Kendini benimsetebilen markalar için hayranları adeta gönüllü reklam
kaynağıdır. Son zamanlarda sıkça gördüğümüz Coca Cola, Apple, Facebook
gibi markaların logoları ile basılmış olan kıyafetler kullanıcılar
tarafından reklam yaptığından habersiz olmaksızın giyilmektedir.
Seda Sipahi (Sosyal Medya Yöneticisi)
http://blog.turkcell.com.tr/






